Siyasi Gündem ve Kurguyu Okuyabilmek!

Bir siyasi kadronun hedefi, kamuoyunda gündem olmak ve gündem oluşturmak, kamuoyunun sorunlarını gündeme taşımak ve iktidarın yok saydığı ya da görmezden geldiği – ilgilenmediği, kamuoyunda tartışmaya açmak ve çözüm önerileri sunmaktır!

Siyasi partiler, ülke ve toplumun sorunlarına, çözüm önerileri ve programları vardır!

Siyasi program çerçevesinde, siyaset iktidar olmak için yapılır! Siyasetçilerin hedefi, iktidar olarak yönetim kadrosunda yer alabilmektir!

Bizim gibi ülkelerde, kavram kargaşası olan ifadelerin başında; Siyaset, Siyasetçi, Hükümet, İktidar ve Devlet kavramları gelmektedir!

Hükümet başka bir şey! Siyaset ve hükümet programları başkaca! Devlet ve devletin programları da başka bir şeydir! Siyaset ve hükümet politikaları günübirlik ve popülist olabilir! Devletin politikaları, beka ve varlık hedefli olduğundan kaynaklı, uzun soluklu olmak zorundadır!

Bir siyasi parti ve lideri, gündem belirleme kavramı çerçevesinde, medya veya kamuoyunun öncelik verdiği konuları, kamunun zihninde önemli ya da öncelikli konular haline getirilmesini sağlamaktır!

Kamuoyunun zihninde yer alamayan bir siyasi parti ve lideri, zamanla silinecektir!

Eskilerin ifadesi ile gözden ırak olan elbette ki gönüllerden de uzak olacaktır!

Medya ve siyaset birbirinden ayrı düşünülemeyen kavramlardır! Medya siyaset ilişkisinde, medyanın etkinliği söz konusu olabileceği gibi siyaset kurumunun da etkin olduğunu unutmamak gerekir!

Medya; toplum ve özellikle çocukların fiziksel, psikolojik, bilişsel ve sosyal gelişimleri üzerinde olumlu ve olumsuz etkileri olduğu iddia edilmektedir!

Medyada bu kadar mesaja muhatap olan bir kişi; haber veya mesajların yalan, yanlı ve yönlendirme olup olmadığını nasıl ayıklayacaktır?

Medya iletilerinin kendine özgü yapısı, dili, şifresi, kodları, işaret, görsel gösterge ve eşik bekçilerinin de hangi küresel ve emperyalist güçlerin adamı olduğu ve kimler tarafından yönlendirildiği ve beslendiği ya da kullanıldığını da unutmamak gerekir!

Medyada ki haber ve mesajların hedefi nedir? Nereye varılmak istenmektedir? Kim veya kimler, medya üzerinden savaş vermektedir?

İktidar olmak isteyen bir siyasi parti, halkın güvenini kazanmak ve halkı kendi hedefleri, programları ve çözüm doğrultusunda bilgilendirme yapabilmesi gerekir!

İnsanlar günlük hayatta siyasi tartışmaları ve politik gündemi medyadan takip etmektedir!

Yapılan araştırmalar, seçmen, siyasal bilgiye ulaşmak için genellikle medyayı başka bir deyişle kitle iletişim araçlarını takip etmektedir!

Gündem ve kamuoyu oluşturma, bireylere nasıl düşüneceklerini değil, ne hakkında düşüneceklerini belirtmektedir!

Bu süreçte, bireyin kültürel ve ekonomik özellikleri; yaşı, cinsiyeti, gelir durumu, eğitim seviyesi, siyasal, toplumsal ve ekonomik olaylara duyarlılık düzeyi, okuma ve izleme alışkanlıkları gibi değişkenler, gündem oluşturma sürecini olumlu veya olumsuz yönde etkilemektedir!

Bu topraklarda, iktidar değişiklikleri dışarıdan etkiler ile olamayacaktır! Siyaset kendi mecrasında, iç dinamikler ve Türk Devlet Aklı kontrolünde olacaktır!

Beklenen siyasi değişim, Kurucu İrade temsilcisi siyasi parti üyeleri üzerinden olacaktır!

Dünyanın ve Türkiye’nin bulunduğu şartlar, Restorasyon süreci akabinde, Türk Devlet Kodları ve Kuvay-i Milliye Ruhu temsilcilerini işaret etmektedir!

KAMU Kurumlarında Tasarrufun ADI Var!.

Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan; Kamuda ciddi bir tasarruf adımı atılacağını, Enerji faturamız büyümemize paralel olarak kabarıyor. Üretim, yeni pazarlara ihraç ederek, içeride tasarruf kültürünü yaygınlaştırmamız gerekiyor. Daha az kaynak kullanarak daha büyük etki oluşturacak projelere ağırlık vereceğiz. Buna kamu olarak inşallah biz öncülük ve rehberlik edeceğiz. Kamuda taşıtlar, binalar, haberleşme giderleri, cari harcamalar, hizmet içi eğitim, yurt dışı seyahat, kamu istihdamı gibi alanda tasarruf kültürünü güçlendirecek adımlar atacağız. Hem vatandaşlarımıza sunulan hizmetlerin kalitesini artıracağız, diyor!

Kamu kurumlarındaki, israf ve savurganlık, EMEKLİLER ve DAR GELİRLİ Vatandaşlar, bu konuda isyan noktasına gelmiştir!

  • Peki, gerçekten de KAMU KURUMLARINDA ifade edildiği şekilde bir İSRAF ve SAVURGANLIK var mıdır?

31 Mart yerel seçim sonuçlarına, bir de bu zaviyeden bakmakta fayda olduğunu düşünüyorum!

KAMU kurumlarında israf ve savurganlık had safhada iken, vatandaşlar ve emeklilerden kemer sıkmaları ya da sabretmelerini beklemek, ne kadar inandırıcı olabilir?

Mademki, ülkemizde, ekonomik bir kriz vardır, seksen beş milyon, et ve tırnak olarak herkes elini taşın altına koymalıdır! Sadece bir kesimden sabır beklemek ile sonuca varılamaz!

Belediyeler ve özellikle üniversitelerde ki, bankamatik çalışanlarıı deşifre edilmeli, maaşları kesilmeli, emekli edilmeli ya da görevden el çektirilmelidir!

  • 31 Mart yerel seçim sonuçlarına göre, el değiştiren belediyelerde, neredeyse norm kadro kadar Bankamatik Çalışanı tespit edilmektedir!
  • Yüz bin nüfuslu bir ilçede, 400 – 500 kişi arasında Bankamatik Çalışanlar olduğu iddiaları bulunmaktadır!

Şehrimizde bulunan üniversitelerde ki akademisyenlerden, Ankara, İstanbul ve başka şehirlerde ikamet eden ( 300 – 500 arasında bir akademisyen olduğu ) fakat ne üniversiteye, ne fakülteye gelen ve ne de derslere giren kişiler, deşifre edilmeli, maaşları kesilmeli ya da görevden el çektirilmelidir!

Peki, böyle bir duruma şahit olan; Fakülte ve Üniversite yönetimleri ve YÖK ( Yüksek Öğretim Kurulu ) neden işlem yapmaz?

A Parti veya B Parti, aynı partiden veya başka partiden olmaları fark etmez! 2002 yılından günümüze, yaşanmış tecrübeler çerçevesinde, yeni seçilmiş bir belediye başkanı; bir önceki başkan yardımcıları, daire başkanları ve şube müdürlerini görevden alıp, yeni atamalar yapmaktadır!

Fakat aynı partiden olan birlikte yol yürümüş ve aynı davayı temsil ettiklerini iddia eden kişiler, işinin de ehli ve liyakatli bireyleri neden değiştirmeyi ya da bir kenara itmeyi tercih etmektedir?

Aynı durum, Bakanlıklar, genel müdürlükler ve tüm kamu kurumları ve KİT’ler de, vuku bulduğunda, karşımıza çıkan MALİ tabloyu bir düşünelim!

Kenara atılmış ya da itilmiş, yeni bir dönem için aktif kadro bekleyen binlerce kişi devletin ve milletin sırtından, hiçbir iş yapmadan ballı MAAŞ almaya devam etmektedir! Bu durumdan kimse rahatsızlık duymuyor! Neden acaba?

Madem ki, yeni gelen idare bu kişilerle çalışmak istemiyor ve emekliliğiniz de gelmiş ise neden devleti ve milleti zorda bırakıyorsunuz? Sonra da helal ve haramlardan dem vuruyoruz!

Bu kişilere aktif bir görev verilmeyecekse, emeklilik işlemleri için zorlanmalı ya da Ehliyetli ve Liyakatli olanlar başka kurumlarda değerlendirilmelidir!

Hesap uzmanı olmaya gerek yoktur! İki kere ikiyi toplayacak kadar aklı ve matematiği olan herkes bu işi çözer!

Ülkemizde, 30 Büyükşehir belediyesi, 51 İl belediyesi, 519 Büyükşehir Merkez İlçe Belediyesi, 403 Taşra ilçe belediyesi ve 319 Belde belediyesi olmak üzere; toplamda 1392 belediye bulunmaktadır!

1392 belediyede ki, her bir belediye başkanı, 20 kişilik kadroyu kenara aldığını ve bunların yerine de, kendisine yakın 20 kişiyi ( şehrimizde bu rakam BİN KİŞİNİN üzerindedir ) belediyede, istihdam ettiğini, düşünelim ve kabaca bir hesap yapalım!

1392 belediye ve 20 kişi dediğimizde, 27.840 kişilik bir kadro açığa düşmektedir! 27.840 belediye personelinin tamamının da; başkan yardımcıları, daire başkanları şube müdürü ve memurlar olmak üzere, en düşük devlet memuru maaşı ödendiğini kabul edelim!

27.840 personel * bir aylık en düşük memur ücreti 22.000 bin TL ödenen maaş ve bir yıl olarak hesapladığımızda, karşımıza, SEKİZ MİLYAR TL gibi bir rakam çıkmaktadır! Üç yıl, beş yıl, 10 yıl olur ise ve kişi sayısını da, ikiye üçe beşe katladığımızda ki toplamı, varın siz hesap edin!

Vatandaş KEMER SIKMAYA devam! EKMEĞE EKMEĞİ KATIK yapmaya devam! Gerekirse KEMERDEN ilave bir kaç DELİK daha açmalı! Ya da hem kemeri ve hem de belini inceltmek!

Tasarruf Tedbirleri mi demiştiniz? Türkiye’de 115 bin kamu aracı ( MAKAM ARACI ) bulunmaktadır! Bunların Makam şoförü, yakıt, bakımı vs. masraflarını da, bir kenara not edelim!

Her gün son model yenilerinin alınmakata ya da kiralanmakta olduğunu da unutmayalım!

Makam Aracı sayısı; Fransa’da 65 bin ve İtalya’da ise 29 bin, civarındadır!

  • Bu ülkenin en büyük sorunu, Fildişi kulede oturan ve vatandaşın vergileriyle ballı maaş alan fakat vatandaşın ne yiyip ve ne içtiğinden bihaber bir GÜRÜH’UN bulunmasıdır!

Peki, Tarihi KAMU Binalarını KEYFİ TADİLAT yapmak – son model LÜKS İTHAL MAKAM ARAÇLARINI almak ve diğer Keyfi HARCAMALAR için BÜTÇE DENGESİ var mıdır?

Ne hikmetse, Bütçe DENGESİ, sadece Vatandaş olunca birilerinin AKLINA geliyor!

Kamu Kurumlarında ki; AMİR – MÜDÜR – GENEL MÜDÜR ve özellikle de Üniversite Rektörlerinde ki; KEYFİ HARCAMA Yetkisi, acil ve ivedi olarak iptal edilmeli!

Borçlanma, bazı giderlere ve özellikle de Kamu kurumları ve belediyelerin ARSA satışlarına Hazine doğrudan müdahil olmalı!

Vatandaş KEMER sıka sıka, ne KEMERİ ve ne de hali – mecali kalmıştır!

Mademki; BÜTÇE DENGESİNDEN Dem vuruyoruz, sadece Vatandaş değil herkes ELİNİ TAŞIN altına koymalı ve birlikte bu KEMER sıkılmalıdır!

Siyaset ve Bürokrasi ARINMALI!.

Siyaset ve siyasetin kamu kurumlarına aracılık yaptığı devlet bürokrasi toplumun aynası ve bir yansıması olarak karşımıza çıkmaktadır!

Bir toplumda;  sorun, arıza veya sıkıntı olduğu durumda, siyaset kurumu ve siyasetin referansı ile devlet kademesine atanan bürokrasi de,  aksaklık ve yanlışlıkları gözlemekteyiz!

Siyaset kurumu ve siyasetin tavassut ettiği bürokrasinin kirlendiğinden ve temizlenmesi – arınması gerektiğinden serzeniş ve sitem dolu sohbetlere şahit oluyoruz!

Siyaset kurumu ve bürokrasi neden ve nasıl  kirlenmiştir? Siyaset kurumu ve bürokrasideki kirlenme, nasıl temizlenecektir? Yoksa devran böylece gelmiş  böyle de devam edecek midir? Edemeyeceğine göre!

Haram ile beslenen; Gönül – Kalbe zamanla kir kümelenmeleri oluşur! Hz. Mevlana; Göz günah işlemişse, onu su ile yıkayamazsınız! Onun kirini giderecek olan ancak gözyaşıdır, buyurmaktadır!  

Kutsal Kitabımız Kuranı Kerimde; Arınan kurtulmuştur, diyor! Peki, nasıl arınmalıyız? Arınmanın yolu ve yöntemi nedir? İnsan ve toplumlarının kıyameti veya helakinin yoğun kirlenmenin akabinde geldiği noktasında, ikaz ve uyarılarda bulunmaktadır!

Siyaset kurumu ve bürokrasi de, arınmaya ve temizlenme ihtiyacı olduğunu sürekli olarak ifade ediyoruz!

Kir ile yaşayamazsınız! Kirli kişiler ile yol alınmaz! Kir ve Kirli olanlar zamanla her yere SİRAYET eder!

Türk Devlet yönetim sistemi ve Kadim Devlet Aklı, her gün 18 yaşında ki cevvaliyet ve 70 yaşındaki akıl, erdem, irade ve tecrübeye sahiptir!

Unutanlar;  HATA ve İHMALLERİNE İHANETLERİNİ de ekleyecektir! KİRE bulanacak ve KİR kümeleri her yeri ve her kurumu kaplayacaktır!

DEVLET ve MİLLETE karşı yapılan HATA ve İHANETİN bedeli ehlince malumdur! Devletin malına el uzatan, tüm eller günü geldiğinde kırılır!

Devletin verdiği makam – mevki ve imkân, çerçevesinde, HARAM ile KİRLENDİKLERİ ve YIĞDIKLARI veya ÇALDIKLARI tüm dünyalıklarına da el konulur! Kir ile yaşayamazsınız! Kirlerden arınmak gerekir! Aksi halde HELAK yakındır!

ESKİLER ve EKSİLER, HARAMZADE ve KİRLİ olanlar ile YENİ bir DÜZEN ve SİSTEM kurulamaz!  YENİ bir DÖNEM ve DEVİR başlayamaz!

Ancak TEMİZ olanlar ile yeni bir SİSTEM ve DÜZENİ kurabilir, yeni bir DEVİR ve DÖNEMİ başlatabilirsiniz!

Kurucu İrade ve Kuvay-i Milliye Ruhunu temsilcileri önderliğinde, bürokraside ki RESTORASYON süreci ile Büyük ve Güçlü Türkiye yolculuğu başlayacaktır!

Eskiler; Efradını Cami, Ağyarını mani, diyor!  Bu ifadenin anlamı; Bir şeyin tam ve mükemmel olabilmesi için gerekli, faydalı ve kullanışlı olan en ufak unsurları içine alması ve barındırması!

Bünyesine ve kendisine de gereksiz ve zararlı olan en ufak unsurları ise dışarıda bırakması anlamında kullanılan bir sözdür! Alınmaması gerekenleri dışarıda bırakan, alınması gerekli olan her şeyi de içine alan, tam ve eksiksiz, anlamındadır!

DEVLET; YENİ DÖNEME Matuf; Siyaset kurumu ve Bürokrasi de, gereken tüm önlemlerini almaktadır!

EFRADINI CAMİ olanlar ile KADİM ve NİZAMI ÂLEM yolculuğuna devam edecektir! Ağyarına mani olanlar ise bünyeden RESTORASYON süreci il etek tek atılacaktır!

Devlet; AĞYARINI MANİ olanlar yani KİRE BULANMIŞ HARAMZADE tipler ile HESAPLAŞACAKTIR! Hesaplaşma olmadan Helalleşme de olmayacaktır! Devletin hesaplaşma ve helalleşme sistemi,  ehlince malumdur!.

Devlet İhmal Etmez! Sadece Mühlet Verir!

Devlet yönetim sistematiğinin gereği;  devlet işlerinin bir nizam ve düzen çerçevesinde yürütülebilmesi için tüm kamu kurum ve kuruluşlarında,  hiyerarşi mutlaka olmalıdır!

Peki, çalışanlar arasında böyle bir hiyerarşi olması gerekirken,  devletin yapılan tüm işlerinde, kanun ve yasaya uygunluk olmalı mıdır? Yoksa makama gelen her kişi kendi düzenini veya kendi Mafya kanunları mı koymalıdır?

Devlet olmanın manası nedir? Devlet; kurumlar, kanun, yasa, yönetmelik ve adalet demektir!  

Peki, Devlet yönetiminde yasa, yönetmelik ve tüzüğe uymamanın cezası, neler olmalıdır?

Ya da Devlet yönetiminde, yasa – kural ve yönetmeliklere uymayanlara yönelik bir  ARINMA olacak mıdır?

Devletin tüm işlerinde; kanun ve kurallara kesinlikle uymalıdır! Devlette, kanun, yasa, düzen ve nizamın olmadığı durumlarda ise sisteme kaos hakim olur!

Kaos, kargaşa demektir! Türk Devlet Aklı, kaosa izin vermeyecektir! Devlet, kimsenin babasının ÇİFTLİĞİ değildir!

Devletin makam ve görevleri sadece asil millete hizmet etmek için vardır! Devletin makamları, fantezi üretme yerleri değildir!  

Devlet; nasıl olsa görmüyor, duymuyor şeklinde kuruntulara kapılanlar olacaktır!  Farkında olmadan haddini aşacaktır! Devlet böyle bir durumda sadece UYUR ROLÜ yapar!

Kadim Türk Devleti,  her gün 18 yaşındadır! Kadim Türk Devletinin beş bin yıllık, devlet yönetim kodları, tarihi, hafızası ve gelenekleri olduğunu hatırlatmak isterim!

Türk Devleti,  devlet ve millete yapılan hatayı ihmal etmez,  sadece mühlet verir! Vakti zamanı geldiğinde cezasın keser! Devlet, nizam, düzen, kanun ve adalet demektir!  

Devlet,  çok güzel ölü taklidi yapar! İhanet içinde onlalar,  zanneder ki; Devlet yok ve çöktü;  şımardıkça şımarır! Sonra üzerine bir ağırlık çöker!  Ve sonrası mı,  mezkur kişiler için,  yoktur!

Devlet; adalet, yasa ve töre ile ayakta kalır! Devlet, acele etmez! Devlet, devlet ve millete karşı yapılan tüm ihmal ve hataları yarına bırakır fakat kimsenin yanına bırakmaz!

Türk Devlet yönetim kodları ve sistematiği; Töre, Kanun, Adalet ve Hakkaniyet değerleri üzerine bina edilmiştir!  

Hakikat ve Adalet bir gün mutlaka tecelli edecektir!  Gerçeklerin her daim gün yüzüne çıkmak gibi bir özelliği vardır!

Kadim Türk Devlet Aklı; Kimsenin yaptığı hata ve ihaneti,   yanına ve yarına bırakmayacaktır!

Devlet; devlet ve milletin malına, özellikle de tüyü bitmemiş yetim hakkına tecavüz eden ve göz diken, yolsuzluk yapan, haramzadelerden,  bir gün hesabını sorar ve cezasını keser!

Başka türlü arınma olmaz! Arınma olmadan temize çıkılamayacağına göre!

Devlet ihmal etmez sadece tehir eder! Her seçim bir vazgeçiş olduğuna göre!

HARAM ve İHANET dolu İblis ve İblis çocuklarının yolunu mu? Yoksa ADALET – HAKKANİYET ve HELAL – Rahmani olan TEMİZLERİN yolunu mu?

Her Seçiş bir vazgeçiştir! Neleri seçiyor ve nelerden vazgeçiyoruz? Her seçişin tabii ki bir BEDELİ – HESABI ve CEZASI, mutlaka olacaktır!

Selçuk Üniversitesine Nasıl bir Rektör Atanmalı – 2 –

31 Mart Mahalli seçimleri akabinde, şehrin derin mahfil ve kulislerinde, Selçuk Üniversitesi Rektörlük aday başvuruları ve rektörlük ataması gelmektedir!

Şehirdeki; güç – denge grupları ve yerel dinamikler, kendilerine yakın ve sözlerini dinleyecek bir ismin Sayın Cumhurbaşkanı tarafından atanmasını beklemektedir!

Selçuk Üniversitesine, atanacak olan rektör adayı akademisyene, şehrimize, üniversite ve ülkemize, Hayırlı ve Hayırlara vesile olmasını dilerim!

31 Mart Mahalli seçim sonuçları akabinde, siyaset, yeniden şekil almaktadır! Siyaset, bir kırılma, bir değişim ve bir dönüşüm hazırlığındadır! Türkiye, 2002 tarihinden bugüne, muhafazakar bir siyaset tarafından idare edilmektedir!

Türkiye, olmaz denilen çok şeyleri bu dönemde başarmıştır! 2002 tarihindeki siyaset şartları ile günümüzde; sosyal, siyasi ve ekonomik sıkıntılar kıyaslandığında aynı tablo karşımıza çıkmaktadır!

Türk siyaseti, Kadim Türk Devlet Aklı denetim ve kontrolünde, yeni bir siyasi dönemin eşiğinde ve siyaseten makas değiştirilmek üzeredir!

Siyaset maharetiyle; Masa – Kasa – Nisa – Güç ve iktidar peşinde olan tipler, bu değişimi ve bir devrin bittiğini, yeni bir dönemin de başlamak üzere olduğunu kabul etmese de!

  • Bürokrasinin tüm kademelerinde, bir Restorasyon süreci başlamak üzeredir! Üniversite rektörleri de, buradan nasibini alacaktır!

Yereldeki siyasi aktörler işlerine gelmediği ve yerelde ki güçlerini kaybetmek istemedikleri için gelmekte olan yeni süreci, görmek ve kabul etmek istemeyebilir!

Dünyada, Yeni bir düzen ve sistematik kurulmak üzeredir! Bu yeni düzen ve sistem, yüz yıl önce olduğu gibi bu topraklarda ve bölgemizde kurulacaktır!

Anadolu coğrafyası, dünyanın sıklet ve merkez üssü olduğunu unutmamak gerekir!

Devlet kademesi ve bürokrasi, yeni bir siyasi dönemin ya da restorasyon sürecinin eşiğindedir! Devletin tüm kademesinde, yeni aktör ve adaylar, sahne almak üzeredir!

Selçuk Üniversitesine ataması yapılacak olan Rektör; yeni bir dönemin temsilcisi olacaktır!

Eski ve Eksileri olan, bagajı dolu tipler ile yeni bir devri başlatamayız! Dünya ile rekabet edemeyiz!

Dünya devletlerinin gelişmişlik düzeylerindeki ana kriter; askeri, ekonomik, nüfus ve teknolojik yatırım ve gelişmelerdir!

Günümüzdeki rekabet, teknolojik araştırma ve geliştirme yatırımlarındadır! Bu alanda geri kalmış bir ülke, diğer gelişmiş ülkelerin sömürge ve kölesi konumuna düşecektir!

Üniversiteler; bilim, araştırma ve geliştirme merkezleri olduğunu! 1200’lü yıllarda şehrimizde dört adet uzay bilimleri ve astronomi eğitimi veren medresenin bulunduğunu, hatırlatmak isterim!

  • Türk Devleti, dünyanın belirli çıkışlarından biri Konya’dan, kendi uzay mekiğini fırlatma çalışmalarının yaptığı bir dönemde!
  • Küresel ve emperyalist güçler arasındaki savaş ve rekabet uzayda olduğu! Uzayı da parsel parsel ettikleri bir dönemde!
  • Uzayda her türlü maden ve enerji konularındaki araştırma ve geliştirme faaliyetleri de yoğunluk kazandığı bir dönemde! Uzay kuvvet komutanlıklarını da kurdukları bir zaman diliminde!
  • Dünyayı da uzaydan kontrol ve denetim altına almak için birbirleri ile güç savaşı verdikleri bir dönemde!
  • Selçuk Üniversitesi gibi köklü bir kuruma atanacak Rektör, sadece yerel çıkarlar ve siyasetin kuklası zaviyesinden değerlendirilmemelidir!

Artık üniversitelerde şu kadar öğrenci, şu kadar yüzü ölçümü, bilmem şu kadar akademik kadrosu ve her yıl şu kadar öğrenci mezun verdik şeklindeki sayısal rakamlar ile övünme dönemi bitmiştir!

Dünyada rekabet, bilimsel araştırma ve geliştirme üzerine yoğunlaştığı bir dönemdedir!

Araştırma – Geliştirme ve Bilim üretemeyen üniversite ve ülkeler, dünya ile rekabet etme fırsatını bulamayacaktır!

Peki, Araştırma – Geliştirme ve Bilim üretmesi gereken üniversiteler, neler ile meşgul olmakta ya da edilmektedir?

Selçuk Üniversitesine atanacak olan rektör adayı akademisyenler; dünyada çetin bir rekabetin yaşandığı savaş ortamında, neredeyim ve bu ortamda, ülkenin kalkınması adına, neler yapabilirim şeklinde, bir kez daha kendilerini check etmeleri, gerektiğini düşünüyorum!

Sadece Rektör desinler ya da CV’ye bir çentik daha eklemek ve emekli rektör maaşı alabilmek adına, Rektör adayı olmamalı ve yerel siyasetçilerin yerel çıkarları çerçevesinde ve baskıları ile bir üniversiteye, mezkur tipte ki kişiler, Rektör olarak atanmamalıdır!

Rektörlük Ataması; Ehliyetsiz ve Liyakatsiz, çok kullanışlı ve siyasetin kuklası kişilerin atanmasına aracılık eden; siyaseti ve yereldeki güç ve baskı gruplarını devreden çıkarmak suretiyle, akademisyenler arasında, rekabet olması, rektör adayı akademisyenlerin projeleri ve kendilerinin tanıtımını yaptığı, akademisyenler arasında tatlı bir rekabet ve dostluğun geliştiği, ehliyetli ve liyakatli akademisyenlerin öne çıktığı, eskiden olduğu gibi Rektörlük Seçimlerine dönülürse, daha etkili ve daha adil olabilir, diye düşünüyorum!

Selçuk Üniversitesine Nasıl bir Rektör Atanmalı?

31 Mart Mahalli seçimlerin gölgesinde kalan, rektör atamaları, seçimlerin bitmesi ile birlikte hareketlenmeye başladı! Haziran ayı içinde, Türkiye’nin en büyük ve en eski üniversitelerinden birisi, Selçuk Üniversitesine, yeni rektör ataması gerçekleştirilecek!

Selçuk Üniversitesine Rektör ataması yapılacak, akademisyenin şahsına, üniversite ve şehrimize şimdiden hayırlı olmasını dilerim!

Rektörlük Binası
  • Üniversiteler, ülkenin ihtiyaç duyduğu insan gücünü yetiştiren, kaynak ve kadrosuyla bilim ve teknoloji üreten, araştırmaları teşvik eden, toplumsal gelişmelere öncülük yapan ve bilimsel yöntemlerle her meseleye çözüm arayan kurumlardır!
  • Üniversiteler, bilgi üreten ve bilgiyi kullanabilecek insan yetiştiren kurum demektir!
  • Üniversiteler, üretilen bilginin topluma yayılmasını sağlamaktır!
  • Üniversiteler, devlet ve millet adına, araştırma ve geliştirme, bilim, uygulama ve kalkınma demektir!

Üniversite yönetimleri, toplum ve şehrin tüm dinamikleri ile ilişkili ve bağlantılı olmak zorundadır!

Bir Üniversiteye; Fakültedeki odası kadar ufku – vizyonu – hedefi ve çapı olan kişilerler REKTÖR atanmamalıdır!

Yerel dinamikler, kendi çıkarları çerçevesinde, mezkur tiplere tavassut etmemelidir!

Bir Üniversiteye; hem üniversitesi, hem bulunduğu şehri ve ülkesi adına, bir derdi ve ideali olmayan kişiler, REKTÖR olarak atanmamalıdır!

Aksi halde bir DÖRT yıl daha, hem üniversite, hem şehir ve ülke adına HEBA olacaktır!

Üniversite yönetimlerinin çevresini kuşatan, fitne – fesat ruhlu kişiler ve iletişimin ne olduğunu anlamayan ve bilmeyen bir güruh ile bir yere varılamaz!

Üniversite yönetimleri, sadece ve sadece üç beş siyasetçi veya siyaset yaptığını zanneden, yerelde ki ayak takımları ile iletişim halinde olmak zorunda, değildir!

Devletin kişilere bahşetmiş olduğu makamlar, babasından miras kalmamıştır! Devletin makamları, kibir ve ego tatmin yerleri değildir!

Devletin makamları, asil millet ve evlatlarına sadece hizmet yerleridir! Devletin makamlarında, mesele, hoş bir seda ve kalıcı eserler bırakabilmektir!

Devletin makamları kimseye baki değildir! Devletin makamlarına oturanlar, asla la-yüs-el değildir!

Devletin makamlarına oturanlar, öncelikle açık, şeffaf, dürüst ve hesap verebilir olmak zorundadır! Basının görevi de, devletin makamlarına oturanlara, kamu adına soru sormak ve cevapları da kaleme almaktır!

Üniversite yönetimi ve akademisyenler, ülkesi ve milletin geleceği ve kalkınması adına, aklı ve vicdanı hür olmalı ve göbekten bir yerlere asla bağlı ve bağımlı olmamalıdır!

  • Üniversiteler, araştırma – geliştirme, soru sorma ve sorgulama kültürünün öğretildiği kurumlardır!

Devlet; kanun, nizam, yönetmelik, kural, adalet, hukuk ve hesap verebilirlik demektir!

Adalet, hakkaniyet, kurallar, hesap verebilirlik ve hukukun olmadığı durum ve kurumlarda, kaos ve karmaşa hakim olur!

Eğer bir memleket ve kurumda, namus sahipleri, en az kötü insanlar ve fesatçılar kadar, sabırlı ve cesur olmazsa, o memleket ve kurumlar, mutlaka batarmış!

Bir üniversite bünyesinde ki Öğretim Üyesi Akademisyenler; kişisel değer yargıları, idare ve idarenin ehliyetsiz, liyakatsiz, çapsız, başarısız, kifayetsiz muhteris adamlarına yakınlığı ile değil, objektif değerleme kriterleri ve neler ürettiği dikkate almak sureti ile performans ve başarılarına göre değerlendirilmelidir!

Peki, Dört veya beş sene sonunda, ürettiği ürüne piyasada alıcısı dahi olmayan bir fabrika ve üniversiteye ne demelidir?

Özel sektörde; şirketin marka değeri ve itibarını yükseltebilen, şirketin sürdürülebilir büyümesini sağlayabilen, karlılık, ciro, üretim, satış, kalite ve verimliliği arttırabilen, maliyetleri düşürebilen, çalışan ve müşteri memnuniyetini artırabilen bir kişi; şirket sahibi ve yönetim kurulu tarafından, genel müdür olarak şirketin başında tutmak için her yola başvuracaktır!

Kampüs Genel Görüntü

Üniversite Sanayi işbirliği stratejik çalışması ivedilikle sağlanmalıdır! Döner sermayenin etkin çalıştırılması, uluslararası öğrenci kabulü, kitap, makale ve yayım basım desteği gibi konular ivedilikle çözülmelidir!

Üniversitenin sağladığı imkânlar, tabandan başlayarak, sadece idareye yakın olanlar için değil, tüm akademisyenler için adil bir şekilde kullanılması sağlanmalıdır!.

Üniversitenin yatay değil, dikey büyüme stratejisine uygun çalışmalar yapılmalıdır!.

Üniversite kaynakları, yeni ve atıl binalar için değil, piyasada aranan başarılı ve nitelikli öğrenci, sürekli kendini geliştiren ve yetiştiren akademisyen ve idari kadro için kullanılmalıdır!

Üniversitenin marka değerine katkı sağlayacak, reel sektörde üniversitenin ismi ile aranan nitelikli ve başarılı öğrenciler için araştırma ve geliştirme çalışmalarına önem verilmelidir!

Üniversitenin ismi ile müsemma, bilim üretebilmesi, şehrine ve ülkesine de katkı sağlayabilmesi adına; üniversite tönetiminin çevresini kuşatmış; ehliyetsiz, liyakatsiz, çapsız, dedikodudan başkaca bir şey üretemeyen ve kifayetsiz muhteris akademisyenlerden bir an önce arındırılmalıdır!

Selçuk Üniversitesi Rektörlüğüne; ehliyetsiz, liyakatsiz ve kifayetsiz muhteris, onun, bunun, şunun adamı veya yereldeki güç ve denge grupları, siyasetçilerin emir komuta zincirinde, eskinin devamı niteliğinde, rahatlıkla kullanabilecekleri; Makama GÜÇ Katabilecek değil Makamdan GÜÇ alan ve Özgüveni de olmayan, SİLİK ve EZİK, bir kişi mi arıyoruz?

Siyasette Kartlar Karıldı! Yeni bir DEVİR Başlıyor!

Türkiye Cumhuriyeti Devleti; beka ve milli birlik sorunlarına karşı, bölgemiz ve içerideki tüm küresel kumpasların çözüm kaynağı, millet olarak; milli birlik, milli bilinç ve milli mutabakat halinde olmaktır!

Aksi halde Millet olamayız! Zaten Milletin olmadığı durumda DEVLET de kalmaz! Bölgemizde ki örneklerde olduğu gibi!

Anadolu kara parçasında yaşayan tüm vatandaşlar, vatanın bölünmez bütünlüğü, milletin bağımsızlığı ve birliği, demokrasi kültürünü içselleştirme ve içerideki tüm farklılıklara karşı da hoşgörü göstermekle mükelleftir! Aksi halde sosyal barış ve huzur temin edilemez!

Devlet, başka bir şey! Devlet adamı başkaca bir şey! Siyaset ve siyasetçi başka bir şeydir! Siyasetçi, asla devlet değildir! Demokratik ülkelerde, siyaset adamı seçimle gelir ve daha sonraki seçimle gider!

Siyasetçiye, devlet asla baki değildir! Siyasal partiler ve siyasetçiler asla kutsanamaz!

Kadim Devlet Aklı denetiminde ki Türk Devletinde, 2053 ve 2071 Büyük Türkiye hedefleri doğrultusundaki, devletin stratejik yatırım ve politikaları, siyasetçi veya partilere göre, değiştirilemez!

Beş bin yıllık kadim bir devlet geleneği olan Türk Devleti, her gün 18 yaşındadır!

Mademki, devlet ve millet olarak, yaşadıklarımız bir Kurtuluş Savaşı; 85 milyon tüm vatandaşlar, Devletin bekası ve Milletin birliği mutabakatı ile ancak püskürtülebilir!

Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurulması akabinde ki tek partili sistem, 1946 yılında çok partili süreç ve sonrasında yaşadığımız darbe, inkıta, muhtıra, post-modern darbe ve e-muhtıralardan devlet ve millet olarak dersler çıkarmış olmalıyız!

17 Nisan Anayasa değişiklik referandumu ile başlayan Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi, iki partili bir siyaset sistemini dolaylı olarak dayatmaktadır! Sistem; kurucu iradeyi temsilen iki ana damar partinin yanında, bunlara destek küçük yandaş partiler!

Hem dünya insanlık tarihinden TÜRKLERİ çıkarırsanız tarih diye bir şey kalmaz diyeceksiniz! Hem de bu topraklarda vuku bulun her şey sıradan ve kendiliğinden meydana gelecek; öyle mi?

Devletin bekası ve milletin birliği; Devleti-ebed-müddet devam ilkesi çerçevesinde; Türk asarının başlatılabilmesi adına, başka bir akıl, başka bir strateji, başkaca taktik ve yönteme ihtiyaç duyulmuştur! Prangalardan kurtulmadan yürüyemez ve koşamazsınız!

Sistemden beslenen asalakların bekleştiği şekilde, devlet yönetim sistemi ve siyaset geleneğinin, siyasal parti ve iktidar olma süreci, yeni dönem ve yeni yönetim sistemi, malum siyasi parti içinden çıkması muhtemel bir parti veya LİDER, yani aynı ekol temsilcisi bir HALEF, siyaset yolculuğuna devam edemeyektir!

Siyasi mantalite olarak bir devir kapnıyor ve yeni bir siyasi dönem başlıyor! Asalak ve çapsızlar, ehliyet ve liyakatleri olmadığı için beslendikleri sistemin devamını talep etmektedir!

Hem Kadim Türk Devleti, Fatih Sultan Mehmet Han’ın kahvaltıda neler yediğini kayıt altına alır diyeceksiniz! Hem de bu asalak ve çapsızların, tüm hata ve ihanetlerini de kayıt altına almayacak, öyle mi? Sonra da bunlara HESAP sorulmayacak, öyle mi?

Tarihi Türk Devlet Kodları ve Kadim Türk Devlet geleneğinin denetim ve kontrolündeki Türkiye’de, yeni siyaset ve yeni devlet yönetim modeli; Kuvay-i Milliye Ruhu ve Kurucu İrade gelenek ve kültürüne sahip parti ile 2053 ve 2071, Büyük ve Güçlü Türkiye hedef ve yolculuğuna başlayacaktır!

Hem dünle beraber gitti cancağızım, Ne kadar söz varsa düne ait, Şimdi yeni şeyler söylemek lazım, diyeceksiniz! Hem de bugüne dair söyleyecek tüm söz ve argümanlarınız tükenmiş olacak!

Sözün bittiği yerdeyiz! Söz ve iddiası olmayanlar siyaseten bitmiş demektir! Bugünün yerel ve küresel sorunlarına ve vatandaşların taleplerine karşı, ülkenin geleceğine yönelik; çözüm önerileri, sözü, programı ve argümanı olanlar gelecektir! Demokrasinin güzelliği buradan kaynaklanmaktadır!

Zamanın Ruhu; Siyasi Değişim diyor!

Coğrafya Kaderdir! Kaderinizden Kaçamazsınız! Coğrafya halklarına, Coğrafyanın ve Tarihin yüklemiş olduğu sorumluluklar vardır! Bunlardan kaçamazsınız! Yok sayamazsınız!

Türk ve Türkiye, çöker veya düşerse, Coğrafyanın da, çökeceği ve düşeceğini aklımızdan çıkarmamak gerekir!

Zamanın ruhu, mevsimi geldiğinde bir toplumda işlemeye başlayan soyut dinamikler ya da toplumsal yaşamı yönlendiren iklim, olarak ifade edilmektedir!

Peki, bir toplumu yönlendiren iklim nedir? Sosyal – Siyasi – kültürel ve ekonomik iklim! Bu iklim, nasıl bir değişimi talep etmektedir? Ya da toplumda ki soyut dinamikler, neler olabilir?

Liderleri lider yapan, zamanın ruhunu yakalamak ve toplumda işleyen soyut dinamiklerin ve toplumsal yaşamı yönlendiren iklimin lehine olan gelişmelere ön ayak olmaktır!

Bu değişimi yakalayamayan toplumlar geri düşmeye mahkumdur!

Topluma öncülük etmek ve iklimi de okuyabilmek adına; Lider olmak ve liderlik vasıfları taşımanın da, bir bedeli var!

Almanca zeit ve geist sözcüklerinden türetilen zeitgeist;, Batı dillerinden Türkçeye “zamanın ruhu” ( aklın fikri, ortak eğilimi, sesi soluğu ) olarak aktarılmıştır!

Hz. Mevlana, değişim ya da zamanın ruhuna yönelik, sekiz asır önce ne güzel ifade buyurmuş!

Her gün bir yerden göçmek ne iyi! Her gün bir yere konmak ne güzel! Bulanmadan, donmadan akmak ne hoş! Dünle beraber gitti cancağızım, Ne kadar söz varsa düne ait. Şimdi yeni şeyler söylemek lazım!

İnsan denilen varlığın hayatı noktalardan oluşur! İlk nokta doğum, son nokta ise ölümdür! İki nokta arasında; iş sahibi olmak, evlenmek, boşanmak, çocuk sahibi olmak, iş değiştirmek, bir kentten ve bir ülkeden ayrılıp bir başka kente veya ülkeye yerleşmek gibi hayata dair, noktalar vardır! Noktalar birbirini takip ederek hayatı şekillendirir! Noktalar arasında şekillenen hayat, düz bir çizgide ilerlemez!

Hayatı ve zihniyeti; sadece dünyalık; makam – mevki – güç – iktidar – para ve kadın olanların; DEVLET ve MİLLET adına bir derdi ve gündemi de olamaz!

Bu tipler ile de, değişimi yakalayamaz! Zamanın Ruhunun yüklemiş olduğu sorumluluk da yakalanamaz!

Zaman olur, kişiyi yukarılara, bulutların üzerine taşır! Vay ben neymişim be abi, der! Zaman olur, aşağılara çeker; mahvoldum – bittim, der! Hayatta ki noktaların birleşmesiyle ortaya çıkan resim; bazen bir kuş olur uçar, bazen bir kedi olur miyavlar ve bazen bir horoz olur zamanlı zamansız öter!
Zamanı olmayan ya da zamanı gelmeyen hiçbir şey olmuyor! Çiçek dahi zamanı gelmeden açmıyor!

Victor Hugo, Vakti gelmiş bir düşüncenin önünde hiçbir şey duramaz, diyor!
Değişimin külfetine katlanamıyorsan, değişememenin bedelini ödersin, Cancağızım!

Kadim Türk Devlet Aklı nezaretinde; Türk Medeniyeti ve Türk Asrının TÜRKİYE önderliğinde başlamakta olduğunu, zamanın ruhunun böyle işlemekte olduğunu ifade etmek isterim!

Zamanın Ruhunu; anlayamayan – okuyamayan – idrak edemeyen ve bu yönde stratejik ve taktik operasyonlar geliştiremeyen toplumlar, gelişemez!

Zamanın Ruhu, Türkiye ve Türk Asrı çerçevesinde, siyasi bir değişimi zorluyor ve buna da direniyorsanız, tarihin tozlu raflarında yeriniz hazır demektir!

Böyle bir vebali kimse alamaz ve taşıyamaz! Dünyalıklar uğruna da yok sayamaz, görmezden gelemez!

Zamanın Ruhu çerçevesinde, Çığ gibi gelmekte olan değişime direnenler YOK olur!

TÜRK, ırkı bir yaklaşım değildir! TÜRK; Adalet dağıtan ve Adaletin temsilcisi, Hakikat ehli ve Hakikatin temsilcisi, Mazlumların da hamisi demektir!

Türk, Nizam-ı alem ülküsü çerçevesinde, Seyfullah olduğunu da hatırlatmak isterim!

Türk; İHYA ve İNŞA demektir! Türk, İnsanlığın VİCDANI demektir!

SİYASET Kurumu; ” YOL ” Ayrımında!

Türkiye’de siyasi partiler tarihini incelediğimizde, her on yılda, aynı ekolden gelen, bir siyasi parti, iktidar ve hükümet nöbet değişimi karşımıza çıkmaktadır! Peki neden? Burada Kadim bir AKIL ve Kurgusu var mıdır?

Cumhuriyetin kurulması, Cumhuriyet Halk Fırkası ve bünyesinden ayrılmak sureti ile serpilmeye çalışan diğer partiler! Ayrılan yeni partilerden biri hariç, hiç biri yaşama şansı olmamıştır! Neden acaba?

Cumhuriyetin kurulması akabinde siyasi süreç 1946 yılına kadar tek partili siyasi sistem olarak yolculuğuna devam etmiştir! Peki, neden?

Tük Devlet Aklı ve Kadim Türk Devlet geleneği, tek partili bir sistem ile devam edemeyeceğine karar vermek sureti ile CHP içinde aynı ekolden bir partinin çıkarılması ve 1950 yılındaki seçimlerde iktidara taşınmak siyaset yolculuğuna devam etmiştir!

Burada da KADİM bir AKIL ve Kurgusu var mıdır? Yoksa hepsi sıradan ve spontane gelişmeler midir?

1960 ve 1970’li yıllarda, aynı ekolden, DP’nin devamı bir partinin çıkarılması ve iktidara taşınması, 12 Mart muhtırası ile durdurulması! 1970 ve 1980 arasında yaşananlar ve 12 Eylül askeri darbesi bir önceki on yıldan hiçbir farkı yoktur!

Yirmi yıllık dönemde, KÜRESEL EKOL Savaşları karşımıza çıkmaktadır!

Siyasi süreç ve siyaset tıkanmaya başladığı dönemlerde, Kadim Türk Devlet Aklı ve Kadim Türk Devlet geleneği; devletin bekası ve milletin birliği adına, aynı ekoldeki bir siyasi partinin içinden yeni bir parti çıkarmak ve iktidara taşınmak sureti ile siyaset serencamını sürdürmüştür!

15 Temmuz hain darbe ve işgal kalkışması ile devlet yönetimi ve siyasi partiler, yeni bir sürece evirilmiştir! 17 Nisan Anayasa değişiklik referandum süreci ile başlayan Cumhurbaşkanlığı hükumet sistemi, iki partili bir siyaset sistemini dayatmaktadır!

Kuvay-i Milliye Ruhu ve Kurucu iradeyi temsilen ” iki ana damar ” güçlü partinin yanında bunlara destek olacak olan küçük yandaş partiler!

1946 yılında Cumhuriyet Halk partisi ekolünden gelen Demokrat Patinin çıkartılması ve iktidara taşınması ile başlayan devlet yönetimi ve siyaset süreci, 2001 yılında Refah partinin içinden AK Partinin çıkartılması ve iktidara taşınması ile bu sürecin – dönemin – devrin ve ekolün son bulduğunu düşünüyorum!

İki Ana Damar Parti kontrolünde, Yeni bir SÜREÇ ve Yeni bir DEVİR Başlamak üzere!

2016 yılındaki hain darbe ve kalkışma süreci, Cumhurbaşkanlığı hükumet sistemine geçilmesi, Türk Devletinde; başka bir akıl, başka bir strateji, başka taktik ve yönteme ihtiyaç duyulmaktadır!

Kadim Türk Devlet Aklı, devlet yönetim sistemi ve siyaset geleneğinin, siyasal parti ve iktidar olma sürecini, yeni dönem ve yeni yönetim sistemi ile birlikte, birilerinin bekleştiği ve ümit ettiği şekilde, siyasal islam temsilcisi bir parti ve lider ile siyaset ve hükümet yolculuğuna devam edemeyecektir!

Yeni siyaset ve yeni devlet yönetim modeli; Kuvay-i Milliye Ruhu ve Kurucu İrade gelenek ve kültürüne sahip, iki ana damar partiden birisi ile Türk Devlet Aklının denetim ve kontrolünde; Büyük ve Güçlü Türkiye; 2053 ve 2071 vizyon, hedef ve yolculuğuna başlayacaktır!

Aksi halde bir YÜZ YILI daha Heba eder ve kaybederiz! Böyle bir lüksümüz olmadığına göre! Bu vebalin altından dün olduğu gibi bugün de kimse kalkamaz!

Yeni Bir Dönemin Arifesindeyiz!

Türkiye Cumhuriyeti Devletinin, 2053 ve 2071 Nizamı Âlem ülküsü; Turan ve Kızıl Elma hedefleri çerçevesinde, yeni bir döneme adım atması ve tüm gönül coğrafyası ile kucaklaşma yapabilmesi için tek bir operasyona ihtiyaç vardır!

Yeni dönem; Kurucu İrade ve Kuvay-i Milliye Ruhu devlet kodlarının sisteme hâkim olduğu ve RESTORASYON süreci akabinde; yeniden diriliş ve şahlanışın başlangıcı olacaktır!

YENİ bir DEVİR ve DÖNEMİN eşiğindeyiz! Kurucu İrade ve Kuvay-i Milliye Ruhu temsilcileri, tüm devlet bürokrasisinin de; ehliyet – liyakat – adalet üzerine bina edileceği RESTORASYON süreci akabinde, yeniden bir kalkınma ve şahlanış başlamak üzeredir!

Kuvay-i Milliye Ruhu; ihtiyaç olunduğunda, bütün ülke olarak, tek bir yumruk olabileceğimiz ve düşmanın kafasına bu yumruğu indirebileceğimizin; her bir ferdin; vatanın bekası için elinden gelen her hizmeti verebileceğinin genlerimize işlenmiş halidir!

Türk Devleti; KURUCU ve KURULUŞ KODLARINA dönmelidir!

Aksi halde BİRLİK ve BÜTÜNLÜĞÜ sağlayamayız! Birlik ve beraberlik olmadan, Anadolu’yu dar ederler!

Ehliyet ve Liyakat, Adalet ve Hakkaniyet temelli; yeni bir dönem başlıyor!

Yeni dönemde; beş bin yıllık Kadim Türk Devlet geleneğindeki; ADALET ve HAKKANİYET ilkeleri üzerine BİNA edilecektir!

Yeni dönemi kabullenemeyen ehliyetsiz – liyakatsiz ve kifayetsiz muhterisler; devlet yönetim sisteminden tamamen tasfiye edilecektir!

Direnmeleri boşunadır! Direnmeleri sadece inkârlarını artıracak ve devletin CELAL yüzü ile karşı karşıya kalacaklar! Yapmış oldukları tüm ihanetlerinin hesabı da tek tek sorulacaktır!

Yeni döneme matuf tüm olay ve gelişmelerin PERDE ARKASINDA ki Kadim Türk Devlet Aklının KURGU ve PLANI okumayan, anlamayan, yorumlamayan ve göremeyenler; MAGAZİN boyutu ile gününü gün eder!

Nizamı âlem ülküsü çerçevesinde hareket eden, Türk Devleti ve Türk Milletin, iddiası ve hedefleri olmak zorundadır!

Türkiye gibi kilit ülkelerde ki siyasette; Bir şey vuku buluyorsa, o şeyin önceden Kadim bir AKIL tarafından kurgulandığı ve planlandığından emin olabiliriz!

Kadim Türk Devlet AKLININ varlığını kabul etmeyen ve idrak edemeyenlere, diyecek sözümüz yoktur!

Neymiş Efendim! Sözün tamamı ve lafın fazlası, aptala söylenirmiş!